İstanbul'da son dönemlerde yaşanan kuraklık, şehirdeki su kaynaklarının tehlikeye girmesine neden oldu. Beş milyon kişinin yaşadığı bu büyük metropolde, Ankara'nın yanı sıra Türkiye'nin en kalabalık şehri olan İstanbul'da, 8 büyük barajın doluluk oranı kritik seviyelere geriledi. İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) tarafından açıklanan verilere göre, İstanbul’un su havzalarındaki barajların doluluk oranı yüzde 50’nin altında kalırken, bu durum başta İstanbul olmak üzere çevresindeki bölgelerde su sıkıntısına yol açma potansiyeli taşıyor. Özellikle yaz aylarının gelmeye başlamasıyla birlikte su tüketimindeki artış, bu durumu daha da endişe verici hale getiriyor.
İstanbul'da bulunan barajlar, şehrin içme suyu ihtiyacını karşılamak üzere hayati bir öneme sahip. 2023 yılı itibarıyla barajlardaki su seviyeleri, geçen yılın aynı dönemine kıyasla oldukça düşük kaldı. Örneğin, geçtiğimiz yıl bu dönemde barajların doluluk oranı %75 seviyelerindeyken, günümüzde bu oran %40'lara kadar düşmüş durumda. Özellikle Istrancalar ve Ömerli Barajları gibi büyük kapasiteye sahip barajlar, büyük sıkıntılar yaşamakta. Hava durumu istatistiklerinin ve meteorolojik verilerin de yardımıyla, şehrin 10 yıllık su gereksiniminin ne denli kritik bir noktaya ulaştığı gözler önüne seriliyor.
Bu kritik durum karşısında İBB (İstanbul Büyükşehir Belediyesi) çeşitli su tasarrufu projeleri başlatarak vatandaşları bilinçlendirme çalışmaları yapıyor. Su masraflarının artırılması, bahçe sulama ve dış alanlardaki su kullanımlarının kısıtlanması gibi önlemler, su kaynaklarının korunması adına önemli adımlar olarak değerlendiriliyor. Yerel yönetimler tarafından yapılan açıklamada, "Herkesin bu süreçte üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiği" vurgulandı. Ayrıca, İstanbul’daki su kaynaklarının korunması için sürdürülebilir projelerin geliştirilmesi ve bu konudaki farkındalığın artırılması gerektiği de ifade ediliyor.
Bu bağlamda, hem sağlık hem de çevre açısından büyük öneme sahip suyun tasarruflu kullanımı, yalnızca büyük şehirlere özgü bir sorun olmaktan çıkarak, kırsal alanlarda da yaygınlaşmalı. Su kaynaklarının azalmasıyla birlikte, daha fazla insanın bu duruma duyarlılık göstermesi ve gerekli tedbirleri alması kaçınılmaz görünmektedir.
Sonuç olarak, İstanbul’da yaşayanlar ve bu şehirde döngüsel bir yaşam sürdüren herkesin, su tasarrufu konusunda dikkatli ve bilinçli olması en büyük beklentiler arasında. Gelecek nesillere sürdürülebilir bir yaşam alanı bırakmak, su gibi kıymetli bir kaynağın israfını engellemekle mümkün olacaktır. Şu anki durum, sadece İstanbul'un değil, ülkemizin geleceği için de tehlike arz ediyor. Bu nedenle, tüm halkın bu konuda sorumluluk alması ve gereken adımları atması büyük bir önem taşımaktadır.